AMASYA TARİHİ
Yapılan arkeolojik araştırma ve bulgulara göre Amasya'da ilk yerleşme 8500 yıl öncesine dayanmaktadır. Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.
Bu dönemlerin arkeolojik yerleşim yerlerine ait
kalıntılar halen mevcuttur. Amasya merkezinde uygarlıklarından derin izler
bırakan Pontuslar'ın (M.Ö.333 - M.Ö.26) Krallarının ölümünden sonra kayalara
oymak suretiyle yaptıkları Kral Kaya Mezarları, bu gün bile ilimizin anıtsal
eserleri arasında yer almaktadır. M.Ö. 26 - M.S.395 tarihleri arasında Roma
egemenliğine geçen ilimiz ve çevresinde bu uygarlığa ait su kanalları, kaleler
köprüler vb. eserlerden bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.
700
yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya'yı 1071 yılında Anadolu'ya giren
Alparslan'ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi 1075 yılında fethederek
burada ilk Türk Egemenliğini kurmuştur. Bundan sonra Amasya'da Selçuklu
egemenliği görülmektedir. Bu dönemde yaşamış olan vali ve emirler yaptırdıkları
medrese, cami, türbe gibi eserlerle kentimizi Anadolu'nun en büyük kültür
merkezi durumuna getirmişlerdir. Selçuklular 1243'deki Kösedağ Savaşı'nda
Moğollara yenilmiştir. 1246 yılında başlayan Moğol istilasında, ilk Amasya
Valiliği Seyfettin Torumtay'a verilmiştir. İran'da kurulan İlhanlılar, 1265'te
Anadolu'yu hakimiyetleri altına alarak, yönetime el koymuş ve kendisine
bağlamışlardır. Kentimizde yaşamış bazı İlhanlı şahsiyetlerinin mumyaları halen
müzemizde teşhir edilmektedir.
1341 yılından sonra Uygur
Türklerinden Ertana Beyliği'nin hakimiyeti görülmektedir. 1386 yılında Şehzade
Yıldırım Bayezid Amasya'yı Osmanlı topraklarına katmıştır. 1402'de Osmanlı
birliğinin bozulmasına sebep olan ve Timur'un zaferi ile sonuçlanan Ankara
Savaşı, Osmanlılardaki kargaşayı, Şehzadeler arasında mücadeleye dönüşmüştür.
Amasya Valisi Çelebi Mehmet duruma hakim olarak ikinci defa Osmanlı birliğini
sağlamıştır. Amasya; Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi
nedeniyle, "Şehzadeler Şehri " olarak ün yapmıştır. Şehzade Yıldırım
Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II) (1404 yılında Amasya'da doğmuştur.),
Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid
(II) (oğlu Yavuz Sultan Selim Han 1470 yılında Amasya Sarayında doğmuştur.),
Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad
(III) çeşitli tarihlerde Amasya'da Valilik Yapmışlardır. Bu dönemde birçok âlim
ve ulema yetişmiş, saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. gibi kalıcı
eserlerle kentimiz bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Bu
eserler günümüze kadar gelerek geçmişe ışık tutmaya devam etmektedir. Tarihin
akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya Kurtuluş Savaşı sırasında yine
ön plana çıkmıştır.
19 Mayıs 1919 tarihinde
Samsun'da başlayan Milli Mücadele'nin ilk adımı, 12 Haziran 1919 tarihinde
Mustafa Kemal'in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir.
Kurtuluş mücadelesinin
planları hazırlanmış, Erzurum ve Sivas kongrelerinin toplanmasına burada karar
verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan "Amasya Tamimi" ile
"Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır"
denilerek Milli Mücadele burada fiiliyata geçirilmiştir. Bu itibarla, Amasya,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur.
Tarihi Eserlerimiz;
Amasya (Harşena-Harşene)
Kalesi: Şehrin savunmaya en uygun mevkii olan Harşena Dağı üzerinde
kurulmuştur. Bu nedenle Harşena (Harşene) Kalesi ismiyle de bilinmektedir.
Kalenin önemli tepe noktası ve bazı bölümleri sağlam kesme taşlarla, sur
duvarları da moloz taşlarda yapılmıştır. Sekiz savunma kademesine sahiptir.
Erken Tunç Çağı’ndan (M.Ö. 3200) itibaren diğer uygarlıklar tarafından da
kullanılmıştır.
Kral Kaya Mezarları
Amasya şehir merkezinde
Harşena Kalesi yamaçlarında göze çarpan tarihi kalıntılardır. M.Ö Amasya’da
hüküm süren Pers Pontus krallarına ait mezarlardır. Şehir merkezinde mağaralar
toplam 18 adettir. Bunların içinde en önemlisi Aynalı Mağara’dır.
Aynalı Mağara :
Şehir merkezine 3 km.
uzaklıktadır. Büyük kaya parçası oyulmak suretiyle yapılmıştır. Yerden
10-15 m. yüksekliğe ulaşan ihtişamlı bir mağaradır. İşçilik son derece
mükemmeldir. Mağaranın tamamı perdahlanmış ve içi çok renkli duvar resimleri
ile bezelidir.
Cephesine güneş ışıklarının vurmasıyla parlaklık kazanması, mağaraya AYNALI isminin halk arasında verilmesine yol açmıştır.
Cephesine güneş ışıklarının vurmasıyla parlaklık kazanması, mağaraya AYNALI isminin halk arasında verilmesine yol açmıştır.
Şehzadeler
Müzesi; Osmanlı döneminin yaşatıldığı Şehzadeler Müzesi bugün
ziyaretçilere kapılarını açmış durumdadır.
Amasya
Evleri
Ahşap sivil mimarisi ile
dikkat çeken Amasya Evleri, sokak dokusu şekliyle genellikle yan yana, sırt
sırta ve bitişik nizam olarak yapılmıştır. Türk evlerinde görülen geleneksel
yapı tarzı, burada da tekrarlanmıştır. Bu itibarla konutlar haremlik ve
selamlık olarak düzenlenmiştir.
Evler daha çok bodrum
üzerine tek ve iki katlı olarak yapılmıştır. Bunların yanında 1. ve 2. kat
üzerine yapılmış “Şahnişirin”li evlere de rastlanır. Konutlar
genellikle avlulu ve bahçelidir. Haremlik ve selamlık olarak düzenlenen evlerde
bahçe ortada kalmaktadır.
Özellikle Yalıboyu'nda
Roma dönemi kalın sur duvarları üzerine yapılmış olan konutlarda, Yeşilırmak’a
ve güney yönüne bakan evler, “Eliböğründe”lerle desteklenerek dışarıya
taşırılmış böylece evlerin iç mekanlarında genişleme imkanı sağlanmıştır.
Sivil Mimarinin sembolü
durumunda Hazeranlar Konağı Müze Ev olarak ziyaretçilerine çok şey
anlatmaktadır.
Bimarhane
(Darüşşifa) Tıp ve Cerrahi Müzesi: İlhanlı Döneminden günümüze ulaşan
tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytuğ ve hanımı Ilduz Hatun
adına, Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yılında yaptırılmıştır. Avluda
yer alan sütunlarda bir birinden farklı olan geometrik yaprak motifli sütun
başlıkları kullanılmıştır. Osmanlı Döneminde de sağlık hizmetlerinin yerine
getirildiği bu bina bugün “Tıp ve Cerrahi Müzesi” olarak ziyaretçilerini
kabul etmektedir.
Minyatür Amasya
Müzesi: Zengin bir tarihi değere sahip olan Amasya’nın yakın tarihe kadar
bozulmamış görünüşünün bir çatı altında toplanmasında Minyatür Amasya Müzesi
oluşturuldu. Ziyaretçilerin minyatür boyutlara indirilmiş tarihi eserlerini
üstten seyrederken Amasya’nın tarihi sokaklarında gezintiye çıkmaktadırlar.
AMASYA MÜZESİ: 13 ayrı medeniyete ait arkeolojik, etnografik, sikke, mühür, el
yazmalar ve mumyalar olmak üzere 24 bin civarında eserin teşhir ve muhafaza
edildiği bölgenin en zengin müzesidir.
Mumyalar: 14. y.y. İlhanlı dönemine ait erkek ve kadın ile birlikte
çocuklara ait mumyalar Müzenin en önemli ve en çok ziyaretçi çeken bölümüdür.
Hitit Fırtına Tanrısı: Amasya Müzesi’nin en değerli ünik eserler
arasındadır. “Bin tanrılı millet” olarak tanımlanan Hititlere ait Fırtına
Tanrısı Teşup olarak müze kayıtlarına geçmiştir.
Cumhuriyet Dönemine kapı aralayan Milli
Mücadelede Amasya’nın yerini belirleyen 22 Haziran 1919 tarihli “Amasya Tamimi”
nin yayınlanması olmuştur. O günlerin hatıralarının toplandığı “Saraydüzü Kışla
Binası ve Milli Mücadele Müzesi” ile Amasya hem yazılı tarih öncesi ve hem de
Cumhuriyet tarihimizin ilk yazılı beyannamesi olan “Amasya Tamim” ile şehrimiz
görülmeye değer bir yerleşim yeridir.
Şehzadeler
Şehri Amasya;
* Amasya; 183 yıl
devletin başına “Padişah” yetiştirdi.
* Çok sayıda şehzade Amasya’da
dünyaya geldi. İlk eğitim ve devlet yönetimini burada öğrendiler. Bir nevi
devlet yönetiminde stajlarını bu topraklarda yaptılar.
* Amasya’da 12 şehzade
“Sancakbeyi” olarak görev yaptı. Bunlardan 6’sı padişah olarak tahta
çıktı.
Osmanlı şehzadelerinin
ilk eğitim ve valilik yaptıkları daha sonra da devletin
başına “padişah”olarak geçmeleri ayrı bir değer taşır. Bunun için
kent “Şehzadeler Şehri” olarak anılmaktadır.
Amasya’nın bu unvanı almasındaki özelliği
nedir?
Osmanlı,
Anadolu’da ele geçirdiği topraklar üzerinde icabına göre güney, doğu ve batıda
elde ettiği mühim şehir ve kasabalarda ihtiyaç üzerine birer mevkii üs yaparak
kuvvetlendirmişlerdir. Kendi şehzadelerinden birini vali yapmak suretiyle de o
mevkii ilhak ettiklerini göstermişlerdir. Bu şehirler doğuda Amasya, batıda
Manisa ve güneyde Konya olmak üzere üç şehir “Sancak” yapılmıştır. Bu üç sancak
padişahların üç oğlundaydı. İşte bu şehirlerarasında ilk üç
içerisinde yer alan Amasya, diğer sancaklardan ayrıcalık durumdaydı. Devletin
doğu sınırı “serhat şehri” olma özelliğine sahipti. Osmanlının sınırlarının
genişlemesi ile serhat şehri olmasının dışında kalması bu özelliğini bozmadı. Bu
sefer kültür birikimi ve stratejik konumu öne çıktı.
Amasya, Osmanlı öncesinde de
Bey Şehriydi. Amasya Beyliği’nin merkeziydi. Selçuklu döneminde önemli bir
kentti. Sultan şehriydi. Eğitim yuvasıydı. Bugünkü üniversite ayarında
medreselerin, tıp fakültesi derecesinde hastanesi ile, güzel sanatların
verildiği derslerle, askeri ve coğrafi açıdan stratejik konumu ile Amasya
farklı bir şehir özelliğine kavuşturmuştu. Bu özellikleriyle de farklılığını
yüzyıllarca yıl korumuştur.
Devletin küçük bir numunesi
Amasya’yı fetheden
Osmanlı, gelenekleri doğrultusunda beyliklerden ele geçirdikleri sınır şehrini
“Sancak” yapar ve buraya padişahın oğlunu muazzam bir güç ile gönderirlerdi.
Bundan dolayı şehzadeler “Sancakbeyi” olarak atandığı zaman Devletin Merkezi
yönetiminin küçük bir numunesi şehirde kurulmuş oluyordu. Şehzade ile birlikte
Vezir makamında lala, nişancı, defterdar, reis’ül küttab, çavuşbaşı, kapucular
kethüdası, divan kâtibi bulunur ve bunlardan başka tabip, cerrah, göz hekimi,
kapucubaşı, emir-i alem, imir-i ahur ile şehzadenin hocası, matbah emini, arpa
emini, çeşnigir başı, çeşnigirler, divan çavuşları, sipahiler, silahdarlar,
ulufeciler, asker ve ağalar, çadır mehterleri, ruznameci ile birlikte imam ve
müezzine kadar pek çok maaşlı memur “sancak” ta görev yapmak üzere şehzade ile
birlikte şehre yerleşmekteydi.
Böylesi muazzam bir
kadro ile şehre yerleşen şehzade, kendine ait olan topraklarda tam bir devlet
idaresini yerine getirmişlerdir. Amasya Sancağına bağlı olan mülkten görevli
memurlar maharetiyle vergileri topladılar. Devletin ihtiyaç duyduğu askeri
barındırdılar. Savaş çıkması halinde mahiyetindeki askeri güç ile birlikte
padişahın yanında yer aldılar.
Yükseliş Dönemindeki bütün padişahlar
Amasya’dan gitti.
Tarihte
pek çok sıfat ile anılan Amasya’ya en çok yakışan ve kabul göreni hiç
kuşkusuz “Şehzadeler Şehri”dir. Zira Osmanlı’nın yükseliş döneminden
itibaren tahta çıkan bütün padişahların kader çizgisi Amasya’da
birleşmiştir. Yıldırım Bayezid ile başlayan bu süreç Çelebi Mehmed,
II.Murat, Şehzade Alaeddin, Fatih Sultan Mehmed, II.Bayezid, Şehzade
Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman’ın iki şehzadesi Şehzade
Mustafa ve Şehzade Bayezid ile bu gelenek
sürdürülmüştür.Şehzadelerin sancağa gönderilme gelenekleri zayıfladığında
devlet otoritesinde de zayıflamalar baş
gösterdi. Amasya’nın “Sancak”lıktan çıkarılması devletin
otoritesinde bir boşluk meydana getirmiştir. Ve nihayet 1567’de son defa
bir şehzade Amasya’ya vali olarak atanmıştır. Şehzade Murad(III.Murad)’ın
Amasya valiliği ile bu süreç noktalanmıştır.
Amasya, şehzadelerden aldığı
önemini 1569 yılına kadar korumuştur.
Bilim,
sanat ve devlet adamlarının toplandığı yer oldu.
Şehzadelerin
eğitimine büyük önem veren sultanlar, zamanın en bilgili lala ve hocalarını
çocuklarının yetiştirilmelerinde görevlendirirlerdi. Bu sebeple yüzyıllardır
pek çok kıymetli bilim adamı, sanat erbabı ve dini alanda ulema olanlar
Amasya’da toplandılar. Bundan dolayıdır ki, Amasya başlı başına bir kültür
şehri olmuştur. Tarihte bu özelliğinden
dolayı “Bağdadü’r-Rûm” denilmiştir. Bağdat İslâm âlimlerinin merkezi
olması gibi Anadolu’da Amasya en meşhur alimlerin merkezi olmuştur.
Selçuklu ve Osmanlılar
zamanında pek çok şehzadenin ikamet yeri olması bakımından Amasya’ya bazı
kaynaklarda “Darül’l İzz”adı verilmiştir. “İzzet ve saadet yurdu, merkezi”
denilmiştir
Amasya’da
valilik yapan şehzadeler
Tarihsel olarak isimlendirildiğinde
“Şehzadeler Şehri” ön plana çıkmaktadır. İşte Amasya’yı öne çıkaran Osmanlı
tahtının sultanlarının Amasya’da kesişen kader çizgileri.
1386
YıldırımBayezid (I.Bayezid)
1389-1402 Çelebi Mehmed (I.Mehmed
1415-1421 Şehzade Murad (II.Murad)
1435-
Şehzade Ahmed Çelebi
1438-
Şehzade Mehmed (Fatih)
1442-
Şehzade Alaeddin
1454-1481 Şehzade Bayezid
1481-1511 Şehzade Ahmed
1511-1512 Şehzade Murad
1538-1552 Şehzade Mustafa
1557-1558 Şehzade Bayezid
1566-
Şehzade Murad (III.Murad)
Şehzadeler Amasya’da kaç yıl kaldılar
? Amasya’yı Osmanlı topraklarına katan Şehzade Yıldırım
Bayezid’den sonra Amasya’da Sancakbeyi olarak en uzun süreli görev yapan
şehzadelerden 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmed olmuştur. 33 yıl Amasya Valiliği
yapmıştır. Şehzade Ahmed’in babası 2. Bayezid de 27 yıl Amasya’da
kalmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade
Mustafa 15 yıl, Çelebi Mehmed’in oğlu 2. Murad, 6 yıl, Kanuni
Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Bayezid 4 yıl, Yıldırım Bayezid’in
oğlu Çelebi Mehmed, 3 yıl, 2. Selim’in oğlu, Kanuni Sultan Süleyman’ın da
torunu, 3. Murad 1,5 yıl, 2. Murad’ın Şehzadeleri Ahmed
Çelebi, Fatih Sultan Mehmed ve Şehzade Alaaddin bir yılı bulmayan
kısa süreli Amasya’da valilik yapmışlardır.
Amasya doğumlu şehzadeler
Osmanlı tahtına geçen Amasya doğumlu şehzadeler;
Osmanlı tahtına geçen Amasya doğumlu şehzadeler;
Çelebi Mehmed’in Amasya
valiliği sırasında dünyaya gelen oğlu Şehzade Murad (2.
Murad) ve 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Selim (Yavuz
Selim) Amasya sarayında dünyaya gelmişlerdir.
Bunların haricinde çok sayıda
şehzadeler de Amasya sarayında dünyaya gelmişler ancak Osmanlı tahtına geçme
şerefine erişememişlerdir.
Şehzadeler nerede ikâmet
ettiler? Bugün Saraydüzü Mevkii adı verilen ve Vali Konağı’nın da
yer aldığı mevkiiler Osmanlı Şehzadelerinin ikamet ettikleri yerlerdi. Yazılı
kaynaklara ve seyyahların verdikleri bilgilere göre burada çevresi yüksek
duvarlarla çevrili büyük ve geniş bir alana yerleşmiş konaklardan ibaretti.
Çelebi Mehmed zamanından özel mülk satın alınmak suretiyle, şehzade buraya
yerleşmiş ve devlet yönetimini buradan yönlendirmişlerdir. Bu mevkiin havası
güzel, kaynak suları bakımından zengin ve Amasya’ya hakim bir yer olması
bakımından, şehrin kontrol altında tutulmasına için tercih
edilmiştir. Bugünde bu mevkiin adı eski günlerin ihtişamını
hatırlatır nitelikte olup “Saraydüzü” adı ile anılmaktadır.
“Amasya Tamimi” burada hazırlandı
Ulu önder Mustafa Kemal
Paşa’da 12 Haziran 1919 da Milli Mücadele hareketini başlatmak için Amasya’ya
geldiğinde buraya yerleşmiş ve çalışmalarını burada gerçekleştirmiştir. Milli
Mücadelenin ilk yazılı beyannamesi olan Amasya Tamimi’de burada hazırlanmış ve
imzalanmıştır.
Padişah olan Şehzadeler, buradan ayrılırken
yanlarında yüzlerce Amasyalıyı beraberlerinde götürdüler
Şehzadeler Osmanlı
tahtına geçmek için Amasya’dan giderken 10 binlerce kişiyle birlikte hareket
etmişlerdir. Bunların arasında bir birinden kıymetli şahsiyetleri de
beraberinde zamanına göre başkent olan şehirlere Bursa, Edirne veya İstanbul’a
götürmüşlerdir.
Fatih Sultan Mehmed’in
Hocası Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıd ve Yavuz Sultan
Selim zamanında yaşamış tefsir fıkıh ve kelam alimlerinin büyüklerinden ve
Rumeli Kadıaskeri Müeyyedzade Abdurrahman Çelebi, 2. Bayezid tahta
geçtikten sonra İstanbul’a davet ettiği hocası Hattatların ve Okçuların Piri
olan Şeyh Hamdullah, Yavuz Selim Döneminde Anadolu Kazaskeri ve daha sonra
Şeyhülislam olan Kemalpaşazade, Kanuni Sultan Süleyman zamanında Vezirazam Piri
Mehmed Paşa, Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi, İslam Tarihi yazarı Mustafa
Cenabi, Fatih ve Yavuz dönemlerinde yaşamış tıp ilmi ve dil konusunda kıymetli
eserler vermiş olan Halimi Çelebi Kanuni Sultan Süleyman 7 ay 22 gün kaldığı
Amasya’dan 21 Haziran 1555 de ayrılırken Amasya Beylerbeyi Kayabey,
Bilginlerden Koca Hüsameddin, Abdizade Hasan, Şair Edâyi, Çakalkadızade Sinan,
Mehmed Çelebi, Kapıcılar Kethüdası Kelâmi’yi de beraberinde İstanbul’a götürdü.
Bunların haricinde daha
yüzlerce ismi sıralamak mümkündür.
Çelebi Mehmed, Sultanlığını Amasya’dan ilân
etti
Çelebi Mehmed, 1402’de Ankara Savaşı
ile Timur’a yenilen babası Yıldırım Bayezid’in ardından devletin dağılan
otoritesini yeniden kurmak için Amasya’da toparlandı. “Osmanlının ikinci defa
kuruluşu” şeklinde değerlendirilen bu toparlanma sırasında Çelebi Mehmed diğer
kardeşleri ile verdiği mücadele sırasında kendini “sultan” ilan etti ve 1406’da
Amasya’da adına akçeler (para) bastırdı. Amasya’da bastırdığı akçeler
üzerinde "Es Sultan-ül âzam" unvanını yazdırdı. Osmanlı
topraklarının hakimi olarak gösterdi.
Kanuni Sultan Süleyman 7 ay 22 gün
devleti Amasya’dan idare etti
Kanuni Sultan Süleyman,
1554 yılında çıktığı İran seferi dönüşünde Amasya’da kaldı. 30 Ekim 1554’te
Amasya’ya geldi ve 21 Haziran 1555’te ayrıldı. 7 ay 22 gün süre ile devleti
Amasya’dan idare etti. İran ile Osmanlı arasında 1 Haziran 1555’te imzalan
barış anlaşmasını da burada yaptı. Avrupa’dan gelen elçileri Amasya’da kabul
etti. Avusturya Sefirini burada günlerce beklettikten sonra huzura kabul etti
ve iki devlet arasında barışın sürmesi yönünde anlaşma imzaladı.
Amasya’da Son Şehzade
Şehzadelerin sancağa çıkarılmaları
geleneğinin devam ettirilmesine son verilene kadar şehzadeler Amasya’ya
gelmiştir. Bu geleneğin en son temsilcisi II.Selim’in oğlu Şehzade Murad
(III Murat) oldu. 1567 yılında Manisa Sancakbeyliğinden Amasya’ya
gönderildi. Bu sırada 21 yaşındaydı. 1,5 yıl Amasya valiliği yaptı.
Şehzade Murat, Amasya’da
Sancakbeyliği (valilik) yapan şehzadelerin son halkasını teşkil etmektedir.
Şehzade Murad’ın Amasya’dan ayrılış tarihi 1568-69 yıllarını göstermektedir. Bu
tarih Osmanlı’nın Yükseliş Dönemi’nin tamamlandığı “Duraklama Dönemi” diye
isimlendirilen zaman dilimine işaret etmektedir.
Amasya’nın 1386 yılında başlayan
“Şehzade Sancağı” olma özelliği de 1569’da noktalanmıştır.
Şehzadelerden
günümüze kalanlar:
Amasya’da bugün şehzadelerden
kalan hatıralar ve eserler çok azdır. Vaktiyle şehirde imarcılık adına yapılan
uygulamalarda korumacılık göz ardı edildiği için aralarında şehzade
hatıralarının barındığı çok sayıda yapı yıktırılmıştır. Mezarları, türbeleri bu
yıkımlardan nasibini almıştır. Günümüze kadar gelebilen sadece bir
şehzade türbesi kalmıştır. Sultan Bayezid Camii’nin doğu kısmında bahçe
içerisinde Şehzade Osman Türbesi’dir.
Sultan İkinci Bayezid
tarafından yaptırtılan “Sultan Bayezid Külliyesi” 1485 yılından günümüze kadar
gelen en büyük eser olma özelliğini taşımaktadır.
Şehzadelerin Amasya’da bir
zamanlar devleti idare ettiğinin nişanesi olarak Saraydüzü mevkiinde İkinci
Bayezid’in hâtırasına 1916’da dikilen mermer anıt o ihtişamlı günleri
hatırlatır.
Anıtın üzerindeki kitabede şunlar
yazılıdır.
“Fatih’in oğlu, Selim’in saygıdeğer
babası Sultan Bayezid’in temiz gençliği burada geçti. O şanlı döneme değerli
hâle getiren vatan çocukları bu kutsal topraklar için canını feda etse yaraşır.
1916”